Çankırı/ Çerkeş


Ç e r k e ş
Çankırı'nın en eski ilçelerinden olan Çerkeş'in merkeze uzaklığı 120 kilometre olup kuzeyinde Karabük'e bağlı Ovacık, kuzey doğusunda Bayramören, doğuda Atkaracalar, güneydoğusunda Orta İlçesi, güneyinde Ankara'ya bağlı Kızılcahamam ve batısında da yine Karabük'e bağlı Eskipazar ve Bolu iline bağlı Gerede ilçeleri vardır. İlçe Çankırı'nın kuzeybatı tarafındadır. Çerkeş 986 km2'lik yüzölçüme sahip olup Çankırı'nın merkez ilçeden sonra en geniş ilçesini oluşturmaktadır.
1860 yılında ilçe olan Çerkeş Osmanlıların son dönemine kadar önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Hanlar, hamamlar, okul ve medreseler, köprüler inşa edilmek suretiyle mamur edilen ilçedeki eserlerin çoğu 1902 ve 1944 yıllarında meydana gelen depremlerle yıkılmıştır.
İlçe halkı 1992 yılına kadar ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılıkla uğraşmakta iken Aytaç Et Entegre Tesislerinin kurulması, yeni fabrikaların açılması ve OSB'nin kurulmasıyla sanayi ve ticaret alanında da ciddi atılımlar göstermektedir.
E-80 D-100 Karayolu üzerinde bulunan Çerkeş, Çankırı'ya 105, Ankara'ya 128, İstanbul'a 365 ve Samsun'a 350 km mesafede olup ulaşım yönünden oldukça avantajlı bir konuma sahiptir.
İLÇE ADI | YÜZÖLÇÜMÜ (Km²) | YÜKSEKLİK (Metre) |
NÜFUSU | KÖY/ BELDE/ MAHALLE SAYISI | ||
ÇERKEŞ | 986 | 1.151 | Şehir | Köy | Toplam | 49 Köy 1 Belde 14 Mahalle |
9.206 | 7.586 | 16.792 |
İlçemizin Konumu, Coğrafi Yapısı ve İklimi Çerkeş, Çankırı iline bağlı, güneyinde bulunan Ulusu Çayı'nın aktığı ovada 40° 48' Kuzey enlemi ile 32° 53' Doğu boylamının kesiştiği noktada kurulmuş bir ilçedir. Yüz ölçümü 990 Km² olan ilçe, kuzeyde Ovacık, kuzeydoğuda Bayramören, doğuda Atkaracalar, güneydoğuda Orta ilçeleri, batıda Bolu (Gerede) ve Karabük (Eskipazar) ili, güneyde ise Ankara (Kızılcahamam) ili ile çevrilidir. Kuzey Anadolu fay hattında 1. derece deprem kuşağı üzerinde bulunan ilçe, geçmiş yıllarda büyük hasarlara neden olan depremlere maruz kalmıştır.
Karasal iklime hakim İlçe merkezinin rakımı 1140 metredir. Belli başlı yükseltileri, güneyde 2015 m yükseltili Işık Dağı, güneydoğuda Dumanlı Dağı, güneybatıda 1875 m yükseltili Karataş ve Kütüklü Dağları, kuzeyde 1432 m yükseltili Çal Yaylası, kuzeydoğuda ise 1760 m yükseltili Derviş Tepe ve Kocadağ'dır. Akhasan Baraj Gölü, Bozoğlu köyü sulama göleti ve Merkez Göletler mevkiinde LÖSEV mülkiyetinde 4 adet yapay gölet bulunmaktadır.
E-80 D-100 Karayolu üzerindeki Çerkeş, Çankırı'ya 105, Ankara'ya 128, İstanbul'a 365 ve Samsun'a 350 km mesafededir.
İlçenin Adı
İlçenin adına ilişkin iki rivayet vardır; Birincisi, Ulusu Çayının verimli olması nedeni ile etraftaki köylerin, dört bir yandan gelip yerleşmeleri ve dört yol ağzında bulunması sebebi ile, dört köşe anlamına gelen Ciharköşe adının verildiğidir. Bir diğer rivayet ise, ilçenin bulunduğu arazinin ova ve toplanmaya elverişli olması sebebi ile sefere çıkacak askerlerin burada toplandığı ve asker toplayan anlamına gelen Çeriçeken adının verildiği ve zamanla Çerkeş'e dönüştüğüdür.
Tarihi Devirlerde Çerkeş
Antik çağda Paflagonya adı verilen batıda Filyos Irmağı, kuzeyde Karadeniz, güneyde Işık, Elden ve Aydos Dağları arasındaki bölgede yer alan Çerkeş çok eski bir yerleşim merkezidir. Hitit, Bizans ve Roma dönemlerine özgü kalıntılar bu uygarlıkların yaşadığını göstermektedir. Roma Döneminde Çerkeş
Çerkeş M.Ö. 41-32 tarihlerinde Roma Generallerinden Antonios tarafından, Antonipolis adı ile Aydınlar (Kızıllar) köyünde kurulmuştur.
Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılması sonucunda Çerkeş Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalmıştır.
Beylikler Döneminde Çerkeş
Anadolu'ya ilk Türkmen akınlarının başladığı 1080'lerde Çerkeş Türk boylarınca yerleşim alanı olarak seçilmiştir. Bugün ilçe köylerinin bir bölümü bu boyların adlarını taşımaktadır. Bunlar; Kınık, Bedil, Bayındır, Eymür, Avşar, Dodurga köyleridir.
1071 Malazgirt Savaşından sonra Türklerin Anadolu'ya yerleşmeleri sırasında Çerkeş Candaroğulları Beyliği sınırları içinde kalır. Fatih Sultan Mehmet'in 1461 yılında Trabzon seferi sırasında Candaroğulları Beyliği'ne son vermesiyle Çerkeş Osmanlı topraklarına katılır. Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Çerkeş
İlçe, Revan ve Tebriz seferine çıkan IV. Murat'ın dikkatini çeker. Silahtar Mustafa Paşa vasıtasıyla kente camii, han ve hamam inşa ettirir. 1860 yılında ilçe olan Çerkeş Osmanlıların son dönemine kadar önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Hanlar, hamamlar, okul ve medreseler, köprüler inşa edilmek suretiyle mamur edilen ilçedeki eserlerin çoğu 1902 ve 1944 yıllarında meydana gelen depremlerle yıkılmıştır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Çerkeş ile ilgili olarak "Çerkeş kangırı toprağında subaşlılıktır. 150 akçalık kazadır. Yeniçeri serdarı, sipahi kethüda yeri vardır. Şehir bir bayır dibinde olup 300 haneli bir camii, bir hamamlı, kırk elli dükkânlı bir beldeciktir. IV. Murat'ın yakınlarından Silahtar Mustafa Paşa burada 150 Ocaklı 100 dükkânlı bir han yaptırmak suretiyle kasabayı imar etmiştir. Lakin ömrü vefa etmediği için kiremit örtülü kalmıştır. Haftada bir gün bütün köylüler gelerek bir Pazar kurulur" şeklinde bir bölüm bulunmaktadır.
Milli Mücadelede Çerkeş
Çerkeş Kurtuluş Savaşı döneminde düşman işgaline uğramamıştır. Ancak tüm cephelere birçok asker göndermiştir. 12 Temmuz 1920 yılında kurulan Çerkeş Gençler Mahfeli örgütü milli mücadele sırasında oldukça etkin çalışmalar yürütmüştür.
Cumhuriyet Döneminde Çerkeş
1860 yılından beri ilçe statüsünde olan Çerkeş, bu statüsünü Cumhuriyet döneminde de Çankırı iline bağlı olarak devam ettirmiştir. Tarih boyunca büyük felaketlere maruz kalan ilçede 1939 yılında meydana gelen büyük yangın ve 1944 yılındaki depremle birlikte büyük bir tahribat yaşanmıştır. Günümüzde özellikle hayvancılık alanında ivme yakalayan ilçe, fabrikaların açılması, OSB'nin kurulmasıyla sanayi ve ticaret alanında da ciddi atılımlar göstermektedir.
Kuş Bakışı Çerkeş
Doğu'nun Avrupa'ya açılan kapısı: ÇERKEŞ
Köroğlu dağları ile Ilgaz dağlarının Batı uzantısı arasında Bolu-Gerede ve Tosya oluğunda kurulmuş küçük bir ova kasabasıdır Çerkeş.
ÇANKIRI - Köroğlu dağları ile Ilgaz dağlarının Batı uzantısı arasında Bolu-Gerede ve Tosya oluğunda kurulmuş küçük bir ova kasabasıdır Çerkeş.
Doğu'nun ipek, baharat ve diğer ürünlerinin kervanlarla Batıya taşınması için, Çin'den Avrupa'ya uzanan ticaret yollarından biri olan Eski Bağdat (İpek yolu) yolu üzerinde kurulan Çerkeş bu yönüyle de Doğu kültürünün Batı tarafından tanınmasını da sağlamıştır.
Tarihi çok eskiye dayanan Çerkeş'i, büyük gezgin Evliya Çelebi Seyahatname (1899)'sinde şöyle anlatır:
"Çerkeş Kengırı toprağında subaşılıktır. 150 akçalık kazadır. Yeniçeri serdarı, sipahi kethüda yeri vardır. Şehir bir bayır dibinde olup 300 haneli bir camii, bir hamamlı, 40–50 dükkânlı bir beldeciktir. IV. Murat yakınlarından Silahtar Mustafa Paşa burada 150 Ocaklı, 100 dükkânlı bir han yaptırmak suretiyle kasabayı imar etmiştir. Lakin ömrü vefa etmediği için kiremit örtülü kalmıştır. Haftada bir gün köylüler gelerek bir pazar kurulur."
***
Her ne kadar, Faize Ergin'in Nihâvend makamındaki bestesinde; "Kız sen geldin Çerkeş'ten."dese de, bu kez bizim yolumuz düştü Çerkeş'e. Şehir giriş tabelasında 9 bin 400 olarak gösteriliyor nüfusu Çerkeş'in. Geneli ise 17 bin civarındaymış. Göç veren bir ilçe konumunda. 1950'lerden sonra başlayan ve 1990'lı yıllarda başını çektiği hızlı göç hareketi Çerkeş'i de etkilemiş, Ankara, İstanbul, İzmir, Zonguldak ve Karabük'e aileler halinde göçler yaşanmış.
1936'da yangın, 1944'te de büyük bir deprem geçirmiş.
***
Çerkeş'te geleneksel mimari özelliğini taşıyan konaklara rastlıyoruz. Ama her birisi ilgi bekliyor, onarım istiyor. "Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde olduğu için bölgede sağlam tarihi yapı bulmak zor."diyor yaşlı bir amca. Mevcut binalarda üstün bir ahşap ustalığı çarpıyor göze. Bu konak ve evler yenilenerek Safranbolu, Birgi ve Şirince gibi turizm cenneti olabilir Çerkeş.
***
Türk edebiyatında Garip akımının temsilcisi ozanlarla tanışmak için 1949 yılında Ankara'ya gelen, Gerçeküstücü akımın önde gelen ozanlarından Philippe Soupault'u, Melih Cevdet, Cahit Sıtkı ve Orhan Veli "Yaprak" dergisinin bürosunda ağırlar. İşte bu buluşma sırasında Orhan Veli beklenmedik bir şekilde, Soupault'tan çevirdiğini söylediği şu şiiri okur:
"Şakir Efendi
Koltukçu
Öldü
Dün gece
Çerkes'te
Öldü
Gitti
Çerkeş'te öldü gitti."
Şiri bir kez daha dinleyen Soupault, "Aslı gibi" der, ülkemizden ayrılırken de bir gazeteciye şunları söyler: "Şiiri bütün dünyada aradım, Türkiye'de buldum."
***
Servet-i Fünun Edebiyatının hem en önemli şairi hem de lideri Tevfik Fikret, Pertevniyal Valide Sultan'ın kahyası Hüseyin Efendinin oğludur. Hüseyin Efendi'nin babası Ahmet Ağa da, Çerkeş'in Dalkoz Köyü'ndenmiş. Yani ünlü şairimiz Tevfik Fikret'in dedesi Çerkeşli.
Çocukluğunda birçok kez bu köye gelen Tevfik Fikret'in el yazısıyla yazdığı şu dörtlük köy okulunun duvarında dururmuş: Mektup yazdım kışıdı / Kalemim gümüşüdü / Daha yazacaktım ama / Ellerim üşüdü.
Tevfik Fikret'in adı Çerkeş'te bir sokağa verilmiş. Ne mutlu!...
***
Çerkeş'ten çıkıp 12 kilometre uzaktaki Atkaracalar ilçesine geçiyorum. 2 bin 600 nüfuslu küçük bir ilçe burası. Büyük bir merakla sokaklarını gezdikten sonra soluklanmak için bir kahvehanenin önünde oturup çay içiyorum. Çektiğim fotoğraflardan birkaç tanesini de sosyal paylaşım sitesine koydum.
Bir yorum. Şair-Yazar, Prof. Dr. Can ceylan'dan:
"Kardeşim Çerkeş'ten de geçmişsindir. Baba toprağımız."
Şaşırdım.
Telefon açtım kendisine. Uzun uzun Çerkeş'i konuştuk. Babasının Köyü Bedil. Çerkeş'i çıkar çıkmaz bir tabelada Bedil, yazıyor. Aracın direksiyonunu kırıyorum hemen, bu köye gidiyorum. Can Ceylan ağabeyimin babası, eğitimci-yazan Zeki Ceylan'ın Köyü'ne. Çerkeş-Gerede karayolunun 1 km. içerisinde küçük bir köy. Eğitimci ve dilbilimci Muhittin Bilgin yıllar sonra öğretmeni Zeki Ceylan'ı şöyle anlatacaktı: "/.../ Okuma sevgisini böyle kazandım. Bir de Türkçe öğretmenim vardı Zeki Ceylan. İzmir'de yaşayan oğlu Prof. Dr. Can Ceylan'ın da şairliği vardır. Mustafa Şanlı ve Zeki Ceylan, bana okuma alışkanlığını kazandıran öğretmenlerimdir."
Can Ceylan en güzel vefa ve oğul örneği göstererek, Babası Zeki Ceylan'ın yazılarını, "Okumak Sanatı" ve "Hep Niye Maviye?" adlı kitaplarda topladı.
Oğul tadı böyle bir şey işte!...
***
Türk sanatının önemli isimlerinden ressam, şair ve yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu da bir süre Çerkeş'te yaşamış.
1944 Çerkeş depreminden hasar almadan çıkabilmiş, Çerkeş İstasyonu ve Su Kulesi binalarını yapan firmanın yapımında çalışan İsveç, Fransız ve Rus mühendislerine çevirmenlik yapmış Eyüboğlu. İşte burada çocukluğunun manzaralarını yeniden keşfetmiş Bedri Rahmi.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, "Gece Yarısı: Yazılar 1932-1936" kitabında, 1936 çıkışında sanatçı duyarlılığıyla, şöyle tanımlamış Çerkeş'te yaşadığı ayazlı geceleri;
"Aradım, taradım ama Çerkeş gecelerine kristal kelimesi kadar benzeyen, ardıç kadar renkli, söğüt kadar güzel bir kelime bulamadım. Ve yine size Çerkeşli gecelerimden berrak ve yaman bir soğuğun hendesesiyle kristal halinde donup, köşeleri vücudumuzun paltonuzdan dışarıda kalmak zavallılığında kalan parçalarını kesip atan göklerini ancak bu kelimenin yardımıyla anlatabileceğim. Çerkeş'in mehtaplı gecelerini kocaman bir kristale benzeteceğim, bu kadar aydınlık bir cam kitlesi ki, içersinde yarı erimiş binbir ay, parçalanıp kalmışlar dersiniz: Ve Çerkeş soğuğunun dehşetiyle yusyuvarlak ay da köşelenir ve köşeleri keskin bir buz parçası gibi gözünüze, içinize batar, üşür-üşürsünüz... Sıcacık göğsünüzden çıktığına pişmen nefesiniz de gecenin maviliği üzerinde çizilir ve bu yumuşak nefesin havada donup kaldığına (tabii yine köşeli bir cam halinde) hayret etmezseniz: O günlerden bir gün bir kitap sayfasında:
...Yolumuz düştü Çerkeş'e
Çerkeş'in gökleri camdan
Çerkeş'in ayı dört köşe..." diye rastlarsanız; "Bu herhalde Kübizm âşıklarından birisinin olacak"...derseniz, yanılmazsınız."
***
Türk edebiyatının toplumcu yazarlarından, 2002 yılında kaybettiğimiz şair ve yazar Faik Baysal da, Kurşunlu'da askerlik görevini yaparken "Karıma Mektup" adlı şiirinin, "Ağlayamıyorum/Gözyaşı yasaktır askere." dizeleri nedeniyle 27 gün hapse mahkûm edilmiş. Bu tutukluluğu sırasında Orhan Veli ile tanışır ve dost olur.
Askerliğini yaptığı sırada yaşadığı 1943 Çerkeş depremi yazarda derin izler bırakır. Sarduvan adlı romanını bastırmak için komutanından aldığı özel izinle Ankara'dan İstanbul'a giden yazar Zonguldak yolu üzerindeki Çerkeş'te konaklar, bu esnada kaldığı otelde Çerkeş depremini yaşar, enkaz altında kalır. Uzun bir tedavi sürecinden sonra iyileşir fakat Sarduvan enkaz altında kalmıştır. Bu depremin üzerinde bıraktığı izleri yazar şöyle anlatır:
"Bu deprem beni mahvetti. Gece koşarak aşağı inerken hiç görmediğim bir çocuğun 'N'olur, beni de kurtar amca!" diye bağırmasını hiç unutmadım. O çocuk bacaklarımı bırakmadı. Zaman zaman ağlıyor içimde. Felaket olarak nitelediğim o deprem gerçekte benim için iyilik oldu. Bazı değişiklikler yaparak romanımı yeniden yazdım."
***
Çerkeş, kültürü ve türküleriyle de önemli bir şehir. İşte birkaç örnek Çerkeş türkülerinden örnek: Evlerinin Önü Yaldız Piyade, Leblebi Koydum Tasa, Kalk Gidelim, Penceremin Altında (Kara Leyli), Su Gelir Millendirir ve Yanık Çayırlarda Çimen Biter Mi.
Yazımı, Çerkeş'in Bedil Köyü türküsü olan "Değirmen Akmam Diyor"dan bir bölüm alıntılayarak bitiriyorum:
Değirmen akmam diyor
Bendimi yıkmam diyor
Şu Bedil'in kızları
Bedil'den çıkmam diyor.
İbrahim TIĞ
Kaynak: Anayurt Gazetesi - https://anayurtgazetesi.com/haber/10941452/dogunun-avrupaya-acilan-kapisi-cerkes
Çerkeş hakkında daha fazla bilgi için; TIKLAYIN1 TIKLAYIN2
Ç e r k e ş T ü r k ü l e r i
ÇIRA ÇATTIM YANMADI YANIK ÇAYIRLARDA ÇİMEN BİTERMİ UZUN KAVAK NE UZARSIN SU GELİR MİLLENDİRİR SERGENİN BAŞI İNGİBİCE PENCERENİN ALTINDA LEBLEBİ KOYDUM TASA KIZ SEN GELDİN ÇERKEŞ'TEN KÖY ÜSTÜNDE BÖCEKLER KARABÜK'ÜN TRENİ KALK GİDELİM AMAN GİDELİM HANİ ŞU KIZIN ANASI HANCI OSMAN'IN AVLUSUNDA KUM KAYNAR GİDİYORUM İŞTE GÖR EVLERİNİN ÖNÜ YALDIZ PİYADE DOĞDU'NUN DÜZÜ BU SABAH KONDU DALA ATA VURDUM YULARI ADIM ADIM KELTEPE DÜZLÜK MÜYDÜ?



